22 Şubat 2020 Cumartesi

The Raven (2012)



The Raven filminin yönetmen koltuğunda İlk deneyimi olmasına rağmen V-for Vendetta ile sinema dünyasına hızlı bir giriş yapan James McTeigue oturuyor. Hızlı giden atın misali mi desek o filmden sonra aynı kalitede ses getiren bir işe imza atmış değil. Filmin yazarları ise Hannah Shakespeare ve Ben Livingston.



Edgar Allan Poe bir zamanlar halkın çok sevdiği kanlı cinayet hikayeleri yazan, gazetelerin çok satmasını sağlayan itibarı yüksek bir yazardır. Artık eskisi gibi yazamayan Poe meteliksiz kalmaya başlar ve içki için bile para bulmakta zorlanmaktadır. Poe'nun bir hayranı hikayelerinde ki cinayetleri tıpa tıp kopyalayarak şehire dehşet bir korku salmaktadır. Tüm polisler ve dedektif Fields alarma geçmiştir, artık Poe dahil herkes şüphelidir. 



Film Alan Wake oyunu ile benzerlikler taşıyor denebilir. Bir tarafta yazarın yazdıklarını oynarken burada ise yazarın hikayelerini izliyoruz. Katil Poe'nun sevdiği kadını kaçırır ve işlediği her cinayette hayranı olduğu yazarın kendisine ulaşması için birer ipucu bırakır. Artık şüpheli durumdan çıkan Poe dedektif Fields ile birlikte katili yakalamak için canları pahasına tehlikeye atılırlar. 



Poe rolünde John Cusack fena bir iş çıkarmamış. Luke Evans ise bana kalırsa dedektif Fields rolünde filmi sırtlayan isim olmuş. Filmi izledikçe filmin kendini fazla ciddiye almadığını ve tiyatral bir havada geçtiğini görüyoruz. Filmi izlerken bir roman okuyor gibi hissetmemizi istemişler demek doğru olur. 



Zaten filmin sonuda bu olayı güzel bir şekilde bağlıyor. İzlediğimiz hikaye Poe'nun yalnız başına sefil bir halde bankta tek başına otururken ölmesini izlememiz ile son buluyor. Poe kendisinin itibar kazanmasını sağlayan çok satan hikayelerini gözünün önünden geçiriyor diyebiliriz. 

The Raven için karanlık atmosferi ile öne çıkan, suç, gerilim ve gizem türünü sevenler için fena olmayan çerezlik bir alternatif diyebiliriz. 

6.5/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder